Yaşıyoruz ama ne kadar bilinçli yaşıyoruz?
Hepimiz yaptığımız işleri, kendimizce yapabileceklerimizin en güzeli olarak görüyoruz. Hepimiz, yaptıklarımızdan memnunuz. Eğer başka türlüsünü bilebilseydik veya yapabilseydik belki başka türlüsünü yapardık. Eğer çelişkisinin farkında değilse, iyisi kötüsü ile, tüm insanlar kendi yaptıklarını seviyor ve o yolda ilerlemeye çalışıyor. Kuran-ı Kerim’de, “Biz kişiye kendi yaptığını beğendirdik” anlamında bir ayet var. Dolayısıyla yanlış bile olsa, herkes kendi yaptığını beğeniyor. Mesela bize ne kadar saçma da gelse, Budist’ler ölülerini yakıyor ve bundan mutlu oluyorlar. Bu, onlar için çok güzel bir şey. Çünkü toplanıp törenle ölülerini yakıyorlar. Herkes kendi yaptığından memnun.
Bu gece miraç gecesi. Bu gecede ortaya çıkan sırları ne kadar anlayabiliriz? Miracı bugünkü bilgilerimiz ile açıklayabilme gücümüz yok. Sadece algılayabildiklerimiz ve yorumlarımız var. Miraç, bize gerçeğimizi ve geleceğimizi öğreten, zamanın öne getirilişi gibi bir şey. Filmin yayına çıkmadan önce gösterilmesi gibi.
Biz nasıl varlıklarız?
Biz şu an olduğumuzun çok ötesinde kapasiteye sahip varlıklarız. Yaşarken yaptığımız her şey ile (düşünme, dinleme, okuma, duyma, görme, yazma, dokunma) kendimizi oluşturan varlıklarız. Yavaş yavaş hak ettiğimiz noktaya doğru yol alarak ilerliyoruz. Yaptıklarımızın çok defa bilincine varmasak da, her zerre miktarı şey, kendimizi, birbirimizi ve toplumu şekillendiriyor. Kendimizi nasıl oluşturuyoruz? Aslında basit sandığımız önem vermediğimiz küçük şeyler dahi çok önemli sonuçlar doğurabiliyor. Her şey bizim yaptıklarımız ve düşündüklerimiz ile şekilleniyor. Miraç gecesinde peygamber efendimize (sav) bilinmeyen bazı sırlar öğretildi. Bu gece vesilesi ile bildiklerimizin ötesinde de gerçekler olabileceğini öğreniyoruz.
Aslında zihnimizden, beynimizden, kulağımızdan giren her şey, bizi besleyen ya da zehirleyen gıdalar gibi, bizi ya besliyor ya da zehirliyor. Nasıl vücudumuza giren besinler, az veya çok, ne kadar olursa olsun bir etki gösteriyorsa, düşünce ve fiillerimiz de bizi öylece şekillendiriyor. Bunun az veya çok olması sonucun kalitesini etkiliyor, ama neticede, bir ölçüde bu etki
yaşanmış oluyor.
Örneğin her gün ilaç olarak aldığımız ve bize çok küçücük görünen hapların bir müddet sonra etkisinin nasıl büyüdüğünü ve bize nasıl şifa verdiğini görebiliyoruz. “Zerre kadar iyilik yapan, iyiliğinin karşılığını, zerre kadar kötülük yapan da kötülüğünün karşılığını görür” ayeti de işte böyle bir şey. Biz de yapıp ettiklerimizle önce kendimizi, sonra başkalarını, sonra tüm insanlığı ya besliyoruz, ya zehirliyoruz.
Miraç, sırların öğrenilmesi, Oyunun sonunun gösterilmesidir.
Allah (c.c.) Hz. Peygamberi alıp miraca çıkardı. Onu diğer peygamberlerle buluşturdu. Görmediği dünyaları gösterdi, cenneti ve cehennemin durumunu gösterdi. Ahiret’te olabilecekler hakkındaki bilgileri yaşattı.
Bize algılaması, anlaşılması zor gelen bu durumu esasen biz de rüyalarımızda, bir başka şekliyle yaşamıyor muyuz? Olmadığını zannettiğimiz şeylerin olabileceğini görmüyor muyuz? Radyo ve televizyon alıcısı ile, çıplak gözle göremediğimiz şeyleri görmeye başlamıyormuyuz?
Her gün namazlarımızla, oruçlarımızla, ilişkilerimizle müslüman olmayı yaşamamız lazım. Bunu yapamazsak yapabilmemiz için, yapıyorsak kendimizi daha coşkulu hale getirmemiz için, Pazartesi, Perşembe, Cuma, bayram günleri ve geceleri fırsatları oluşturulmuş; yenilenmemiz ve tazelenmemiz için bize sürekli hatırlama zeminleri sunuluyor. Ayrıca bu vesilelerle, tüm dünyada ibadetlerin yoğunlaşması ile dünya İslam birliği daha aktif hale getiriliyor. Aynı duygu, bilgi ve heyecan ile dünyadaki tüm müslümanlar bu zamanlarda aynı eğitime tabi tutuluyor.
Bizden istenilenleri biz kendiliğimizden bilinçli ve istekli olarak yapamaz da gevşek davranırsak, Rabbimizin hazırladığı bu özel programlar ile, bu gecelerde, aldığımız ilaçlar benzeri, oyunun sonundan mutlu ayrılabilmek için, oyunun sonundaki mutluluğa hazır hale getiriliyoruz. Adım adım. Ayette, “Dünya oyun ve eğlencedir” denmiş. Bir gün bu oyun bitecek ve hepimiz kendi gerçeklerimize döneceğiz. O zaman uykudan uyanacağız ama elimizdeki faturalar ya da ikramiyeler ile karşı karşıya kalacağız. İkramiye alanlar mutlu olacak, alamayanlar üzülecek. O zaman Miraç’ta Hz. Peygambere gösterilen gerçekleri biz de göreceğiz. O zaman sırları biz de anlayacağız.
Kandil geceleri arınmada yoğunlaşma geceleri, temizlik geceleri
Namaz, müminlere ilaç gibi bir sağlıklaştırma hediyesidir. Namaz müminlere Miraç gecesinde hediye edildi. Neden acaba? Çünkü miraç yaşayarak öğrenmedir. Nasıl Miraç gecesinde Ahiret alemi Hz. Peygambere anlatılarak değil de, yaşatılarak, bizzat götürülerek öğretildi ise, bu gece hediye edilen namaz da müminler için ilacın kullanılması gibi, yaşayarak öğrenmenin pekiştirilmesidir. Miraçta namazın hediye edilmesi yaşatarak öğretmenin bir başka şeklidir.
Namazsız Müslümanlık gelişmez. Bir sporcu antreman yapmadan, bir yazar yazmadan, bir hatip konuşmadan, nasıl gelişemiyorsa, namazsız Müslümanlık da o kadar olur. Namaz dinin direğidir. “Usulü terk eden, vuslattan uzaklaşır.” İşin doğru metot ve yöntemini terk eden, kendi bilinçsiz ve usulsüz çabaları ile hedeflediği sonuca ulaşamaz.
Tövbe üstümüzdeki kirleri atmaktır, tövbe evimizi, etrafımızı temizlemektir. Tövbe ferahlamaktır, tövbe yeni bir başlangıçtır. Bir ay evinizi etrafınızı temizlemeyin de bir bakın bakalım neler oluyor.
Tevbe düşüncede arınma, namaz ise düşünce ve fiilin
birleştirilerek, yaşanarak arınmasıdır. Beynimize, ruhumuza ve vücudumuza daha fazla tövbe ve namaz ilacı vererek sıhhatimize kavuşalım.
Miraç yükselmenin merdiveni, asıl sevgiliye kavuşmanın usulüdür.
- Miraç yeni şeyleri öğrenmektir. Miraç fizik ötesidir.
- Miraç sınırlarımızın da ötesinin olduğunu anlamaktır.
- Miraç en büyük yaratıcının gücünü görme ve hissetmedir.
- Miraç tazelenmedir.
- Miraç eylem ile öğrenmedir.
- Miraç yaşayarak öğrenmedir.
- Toplu eylemler bizim birlikteliğimizdir. Bu nedenle Kandil geceleri toplu eylemlere vesiledir.
Yol ikidir; ya iyilik ya kötülük. Allahüteala namazın her rekatında okuduğumuz Fatiha süresinde bizi iyilik yoluna sevkettiriyor. Beynimizde, kalbimizde mesajı tekrar ettiriyor. Yaşatıyor. Her rekatta “İhdinassıratal mustakiim=Ya Rabbi bizi doğru yola sevk et” dedirtiyor. Bu talebimiz ya da talepsizliğimiz ile, ya iyilik ya da kötülük yolunda yol alıyoruz, ya da yol alamıyoruz. Kendimize bir bakalım, acaba hangi tarafa yol alıyoruz?
Samimi tövbenin şartı, dil ile şekilsel yapılan değil, kalpten gelerek yapılandır. Biz bunu başarmakta zorlanıyorsak kandil gecelerinde yani zorunlu toplu eylemler ile eğitilip tövbelerimizi yeniliyoruz. Tövbe, iyilik yoluna geçiştir, filmin mutlu sonunu görmeye geçişin vizesidir.
Aşık iseniz buyrun
Eğer aşık isek, vuslata ermek için usulü takip etmemiz lazım. “Usulü terk eden, vuslattan uzaklaşır.” Aşık olmayanlar sevgiliye ulaşmak için çaba sarfetmezler, usule de uygun davranmazlar. Çünkü ulaşmak istedikleri bir şey yoktur. Eğer biraz aşkımız varsa lütfen usulü takip edelim. Aşık mıyız, aşık olduk mu bilemiyorum. Zaten aşık olmayan insana aşkın ne olduğunu, sevgisiz bir insana sevmenin ne demek olduğunu nasıl anlatabiliriz ki?
Bugün ve gece Miraç. Bugün Hakka aşık olanlar için dünya sevgililer günü. Sevgilimiz, “Yok mu isteyen” diyor?
Eğer aşıksanız, Hak aşıkları bu gece buyurun meydana. Hep birlikte dua, tövbe ve namaz araçlarımızla sevgiliye ve sırlara yolculuk var. Hep birlikte….
No responses yet