12.08.2009 Yeni Şafak Gazetesinde yayınlanmış yazımız
Çağdaş medeniyetler seviyesine çıkmanın yolu, zorlama kural ve kanunlarla değil, devlet ve milletin birbiriyle kaynaşması ve bir arada yaşayan farklı toplumsal kesimlerin sorunların çözümünde sorumlu, bilinçli ve gayretli davranmaları ile mümkündür.
- ALİ ARSLAN
Türkiye’nin kardeşliği ve bütünlüğü pekiştirmeye çalıştığı şu günleri dış güçlerin ne şimdi ne de daha sonrası için yönlendirmesi olmaksızın, stratejik bir bakış ile hesapsız, samimi ve başarılı bir şekilde geçebilirsek Türkiye olarak en önemli tarihi işlerden birisini başarmış olacağız. PKK şiddeti ülke olarak hepimize zarar verdi. Türkler ve Kürtler, bin yıldan beri gerçekten kardeş iseler şimdi her türlü dış telkinden ve etkiden uzak olarak bu problemi kendi aralarında çözmeliler. Böyle bir etki ve telkin geldiğinde de bu yönlendirici etki ve telkine ortak tavır almalılar. Çözüm cehalet ile değil, akıl ve strateji ile gelecektir. Her bakımdan ülkemizin daha hızlı kalkınması, kardeşliğimizin pekişmesi ve daha güçlenmemiz için bu durum zorunludur. Kuran’ı Kerim’de “Birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir” hükmü ile kardeşlerin birlik konusunda dikkatli olmaları gerektiği hatırlatılıyor. Birlik ve beraberlik, gücümüzün bin yıllık kaynağı olduğuna göre, bundan sonra da böyle devam etmeli. Kimsenin dış ile bağlantılı, içten hesabı ve pazarlığı olmamalı. Zaten böyle bir durum bizim işimize değil, dışarısının işine yarayacaktır. Türkü, Kürdü, Arabı, Lazı, Çerkezi, vs. bizi birbirimize bağlayan İslam bağıdır. Müslüman olmayanlar için ise, aynı vatanı paylaşmamızdır, ortak hukuk kurallarıdır. Devletin önünde herkes bir insan hakkı olarak adalet ile muamele görme hakkına sahiptir. Bu durum zedelendiğinde ne devlet ne de milletin yaşaması mümkün olamaz. Devlet ile millet kaynaştığı ölçüde güçlü oluruz. Ülke bir bütündür ve ülkenin bütünlüğü kardeşlerin gayreti, devletin adaleti ve öncülüğü ile söz konusudur.
BİR BÜROKRAT NEDEN SEVİLİR?
Amasya’da geçtiğimiz dönem M. Celalettin Lekesiz Başkanlığında bir il stratejik planı hazırladık. Vali Lekesiz son Valiler kararnamesi ile Hatay’a Vali olarak atandı. Amasya’daki bulunduğu sırada tam bir devlet ve millet kaynaşmasının örneği yaşandı. Bu
örnek doğusu ya da batısı ile tüm illerimizde niçin yaşanmasın. Doğu’da ya da Batı’da bir insan boşuna sevilmiyor. Amasya yerel gazeteleri, Vali’nin gideceği gün “Amasya onu boşuna sevmedi” manşetini kullandı. Bir gazete, verdiği bir haberde, Vali M. Celalettin Lekesiz kendisini ziyarete gelen yerli ve yabancı konukların getirdiği hediyelerin kamu yararına kullanılmasını sağladığını belirterek; “Her haliyle örnek teşkil etti. O, Amasya Valisi olarak görev yaptığı yaklaşık 4 yıllık zaman süresi içerisinde İdareci ve yönetici kişiliğinin yanı sıra örnek davranışlarıyla da Amasyalıların gönlünde taht kurdu” dedi. (Amasya Yorum Gazetesi 30.06.2009).
Yöneticinin gelirken değil de giderken sevgi ve hüzün ile uğurlanması onun sevildiğinin önemli bir göstergesidir. Veda programında, Amasya halkı temsilcilerinin; işadamı, çiftçisi, esnafı, gazisi, sivil toplum kuruluşları vd. ile her kesiminden birçok temsilcinin sevgi ve takdir ile yazılı ve yazılı olmayan, samimi ve içten, hatta ağlamaklı konuşmaları, insanların samimi olarak yapılan çalışmaları nasıl gördüğünü ve takdir ettiğini ortaya koymaktadır.
İL STRATEJİK PLANI Amasya’daki tüm ilçeler ve köyler dahil her kesimin temsilcilerinin katılımı ile hazırladığımız il stratejik planında, Amasya’ya TAKTUSMAR (Tarım, Kültür Turizm ve Sanayideki markaları ile dünya çapında rekabet eden bir il olma) özeti ile ifade edilen bir vizyon kazandırıldı. Bu çabalar Amasya’yı Marka Kent olma çabası veren önemli bir şehir haline getirdi. Kurumsal ve toplumsal gelişimde elbetteki liderin etkisi çok büyüktür. Nice başarılı yöneticiler vardır ama izleyenleri tarafından pek de sevilmemektedir. Sevilen liderler maddi başarılarını da halk bütünleşerek ve katılımını sağlayarak başarmaktadırlar. Celalettin Lekesiz’in valiliğinde, Valiliğin, dolayısıyla tüm devlet kuruluşlarının kapıları halka daha çok açılmıştır. Devlet ve milleti bütünleştiren işin ekonomik tarafları değil, aksine insan unsurunun bütünleşmesini, güçlenmesi sağlayan sosyolojik unsurlardır. Milletimizi dünya çapında güçlü kılacak olan unsurlar da işte bu unsurlardır. Bütün kamu yöneticilerin sahip olması gereken anlayış ta bu anlayıştır. Vali Lekesiz, bir lider olarak ümit, sevgi, bütünleşme ve kaynaşma aşılayan veda konuşmasında bütünleşmeye yönelik şu mesajları vermişti: “Kamu görevlileri olarak devletin belkemiğini oluşturuyoruz. Fedakârlık ve feragat bir takım dünya nimetlerine, dünya lezzetlerine tercih edilirse ortaya kemal çıkıyor, olgunluk çıkıyor. Bu kemali ve olgunluğu büyük oranda Amasya’da görev yapan kamu görevlilerinde görmenin mutluluğunu yaşıyorum ve hepsine teşekkür ediyorum. Bu yoldan ayrılmayınız devam ediniz.”
Şimdi Amasya Valisi Celalettin Lekesiz, Kürtlerin ve Arapların yoğun olduğu Hatay Valisi. İnanıyorum ki, aynı anlayış orada da devam edecek. Mardin, Bitlis, Diyarbakır’a gitse orada da aynı şekilde devam edecek. Devlet aynı devlet, millet aynı millet. Türkü, Kürdü, Arabı ve tüm etnik unsurları ile biz bu ülkenin çocuklarıyız. Eğer bir benzetme ile söylersek, devlet bir baba ise, biz de bu babanın, birlik ve beraberlik içinde güç birliği yaparak planlı, programlı olarak çok çalışması gereken çocuklarıyız. Dünya güçlerinin ülkemiz topraklarında gözünün ve iştahının olduğu kıymetli bir coğrafyaya sahibiz. Böyle bir durumda akılsızca heveslere girersek, bu durum sonra dizimizi de dövmeye fırsat bırakmayacak kadar bize ağır gelebilir. Anaların göz yaşı dökmemesi için, bu dönemi çok stratejik ve çok akıllıca geçirmeliyiz. Doğu-Batı, Kuzey ve Güneyi ile bir bütün olarak kucaklaşabileceğimiz, tarihimiz ve geçmişimiz ile barışık, dünyada sözü geçen ve ağırlığı olan modern bir devlet olabilmemiz için bu dönemde Devlet-Millet-Kardeşlik kaynaşmasına daha fazla özen göstermeliyiz. Bu dönemde, Doğu’nun daha hızlı kalkınması, enerjimizin toparlanıp sinerji oluşturulması için tüm kardeşlere ve tüm yöneticilere önemli görevler düşüyor. Eğer çağdaş uygarlık medeniyet seviyesine çıkılacak, hatta bu seviye de aşılacak ise bu başarının temeli, zorlama kural ve kanunlarla değil, devlet ve milletin birbiriyle kaynaşarak, tüm kardeşlerin sorumlu, bilinçli ve gayretli davranmaları ile her alanda inanç, sevgi, azim ve kararlılıkla çalışmaları ile söz konusu olacaktır. Yeterki samimi olalım, ne şimdi ne de daha sonra dışarısı ile hiçbir şekilde işbirliği yapmayalım ve çözümü kendi içimizde arayalım. O zaman Doğu’su ile Batı’sı ile Türkiye daha hızlı kalkınabilecektir.
- Yrd. Doç. Dr.; Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi
YAYIN TARİHİ: 12.08.2009
No responses yet