Bayram geldiğinde insanların duyguları değişir. Çünkü insanlar Bayram gelmeden önce bayramda birbirine karşı güler yüzlü olmaya, iyi duygular beslemeye, birbirinin hal ve hatırını sormaya, birbirini ziyaret etmeye, birbiriyle iyi konuşmaya, kötü şeyler söylememeye, çatışmaya girmemeye, her türlü kötülükten uzak durmaya niyet ederler. Eğer bir ölçüm sistemi olsaydı, insanların normal zamanda havaya kattıkları iyi duygular ve kötü duyguları ölçebilseydi herhalde aradaki fark çok net bir şekilde görülebilirdi. Tıpkı koronavirüste insanların havayı kirletmeden evlerine çekildiklerinde hava kirliliğindeki azaldı denmesinde olduğu gibi. İnsanların da bayramlarda ortaya kattığı, yaşadığı ve yaşattığı duygular tıpkı çocuklukta olduğu gibi bir şekilde olumlu duygular oluyor. Bu da aynı şekilde yağmurun havayı temizlemesi gibi insan ruhunu temizliyor.
Duygularımız sürekli değişiyor
İnsan duyguları halden hale geçiyor, her an değişik duyguları yaşıyoruz. Bazen iyi bazen kötü duygularla besleniyoruz, bazen kendimiz üretiyoruz ama bayram öncesi bilinçli bir şekilde programlı bir şekilde olumlu duygu üretme çabasını gösteriyoruz. Koronavirüs salgını nedeniyle her ne kadar fiziken birbirimize yakınlaşmaktan mahrum kalsak da bayram sevincinin yaşanması bu üretimin yapılmasına tamamen engel değil. Bir tedbir olarak fiziken bir araya gelemesek de duygularımız bir araya gelebiliyor. Sosyal psikolojinin harekete geçmesi için bir arada bulunmak en kuvvetli yön ama iletişim ve düşünme yoluyla bile bunu bir ölçüde sağlayabiliyoruz. Bunun için çeşitli arayışlara girmeye, alternatif araçlar üretmeye ve elektronik iletişim araçları vasıtasıyla bayramlaşmalarımızı sürdürmeye çalışıyoruz.
Hatta günümüzde ortaya çıkan bu gelişmeler arayıcılığı ile dünyanın neresinde olursa olsun, sesli ve görüntülü olarak birbirimize yakınlaşabiliyoruz, ileteşebiliyoruz, bayramlaşabiliyoruz yeter ki isteyelim.
Allahu Teala, insan fıtratını bildiği için bize duygusal olarak arınma vesileleri koymuş. Bu nedenle aslında bu, yaratılışımızın gereği. Eğer biz duygularımızı sürekli pozitif hale çevirmeye çalışırsak sonuçları da olumlu oluyor. Hep koşuşturmanın yanında arada bir frene basıp kendimizi ve birbirimizi dinlemeye ihtiyacımız var.
Bayramlar her türlü inanca sahip toplumda mevcut. Dolayısıyla yaratılıştan duydukları ihtiyaç gereği bir şekilde oluşturup bütün toplumlar kısmi veya kapsamlı bayram yaşıyor ise de biz Müslüman toplumlar olarak bu programı doğrudan Cenab-ı Hak’tan alıyoruz. Bir araya gelme programı bize cuma namazı, bayram namazı gibi çeşitli vesilelerle bize verilmiş ve bunlar bizim bir araya gelmemizi zorunlu kılıyor ise de bu kısmi durum, Ramazan ve Kurban Bayramında yaşlı, genç, kadın erkek, çoluk çocuk istisnasız bütün Müslümanları içine katıyor. İnsanın yalnız kalmaması ve yalnız kalınmaması gereken dünyada insanlar Allah-ü Teala ve dinler aracılığıyla olumlu duygulara yönlenmesi istenen varlıklardır.
Bayramların insanları ve toplumları huzura kavuşturmak gibi bir fonksiyonu var; bayramdaki tüm ilişki sistemlerimiz değişiyor. Her birimiz, evlerimizde hazırladığımız tatlılar veya hediyelerle ikramda bulunmaya çalışıyoruz, evlerimizi temizleyip, her türlü işten uzaklaşıp, misafir gelecek konumuna geçerek gelen insanları güler yüzle karşılayarak, buyur ediyoruz. Dolayısıyla insanlar arası İlişkilerde bir iyileşme meydana geliyor, toplumsal yapının dinamikleri değişiyor. Tabii ki bu ortamda onların arasını bozmaya çalışan Şeytan’ın işi zorlaşıyor. Çünkü insanlar arası ilişkiler belli ölçüde düzeliyor. Bütün insanlar da bunu ortak bir değer olarak kabul edince toplumsal bir uzlaşım ortaya çıkıyor.
Diyelim ki bazı insanlar için bayramlar önemsiz. O zaman ne olacak? Onlar da başka bir zeminde bu tür bir arayışa gireceklerdir. Yani bu bir fıtratın gereğidir. Başka olayları vesile kılarak bayram oluşturmaya çalışacaklardır.
Mutlaka istatistiklerde vardır ama eminim ki bayramlarda adi suç işleme oranları düşüyordur. Bu yan etkilerini aldığımızda bile faydalı olan bayramların bir de manevi cephesi var ki o zaten başlı başına yeterli bir gerekçedir. Ramazan Bayramı gelmeden önce Ramazan’da 1 aylık oruç ile maddi ve manevi özel bir eğitimden geçiyoruz. Bu ayda ruhen kendimizi hazırlıyoruz, sadaka, fitre ve zekat gibi “veren tarafımız” ön plana çıkıyor. “Veren el” olma yönümüz güçleniyor, herkesin almaya değil de vermeye hazır olduğu bir toplumdan daha ideal bir toplum ne olabilir ki?
Gözle görülmeyecek kadar küçük bir korona virüs bütün insanlığı esir aldı, hepimiz feleğimizi şaşırdık. Bu minicik bir virüsün etkisiyle dünyadaki her şey değişti; siyaset, ekonomi, insan ilişkileri, eğitim, hemen hemen her alana bu virüsün etkisi ulaştı. İşte bunun gibi sıradan bir olay zannettiğimiz bayramlarda da biz bir buçuk milyarlık Müslümanlar olarak aslında Ramazan’da sadaka, fitre ve zekatlarımızla, Kurban bayramında ise kestiğimiz kurbanların etlerini ikram etmek suretiyle yine verici yönümüzü öne geçirerek aramızdaki ilişkileri iyileştiriyoruz, yardımlaşma boyutumuz güçleniyor. Hele bunu herkes bilinçli yapabilse ne muazzam sonuçlar ve faydalar ortaya çıkacak. Bu açıdan bakıldığında koranavirüs olayı gibi üzerinden ders çıkarılması gereken bir durumdur.
Teşekkür ve takdir etmeyi bilmek
İşin yukarıda bahsettiğim duygusal arınma boyutu ve manevi tarafı apayrı bir fayda oluşturuyor. Manevi arınma ile kul olduğumuzun bilincini hissetmemiz ve her türlü Nimet’in Allahü Teala’nın bir ikramı olduğunu düşünmemiz, ayaklarımızın yere basmasına yardımcı oluyor. Insanın minnettar olması, teşekkür ve takdir etmeyi bilmesi önemli bir özellik. Bayramla birlikte bu şükür ve teşekkür duygularımızda bir artış meydana geliyor. Bayramla birlikte bir buçuk milyarlık İslam dünyasında ortak hareket etme, bir bütünün parçası olduğumuzu hatırlama ve hissetme duygumuz gelişiyor.
Olumlu duyguların milli bayramlarda da ortaya çıkması söz konusu olabilir ama milli bayramlar çeşitli vesilelerle oluşturulduğu için dini bayramlar kadar kapsayıcı ve etkileyici değil; ama problem yok. Bayram bayramdır. Yeter ki insanlık yanlış şeylerde değil, güzel şeylerde bir araya gelsin, güzel davranışlarda bütünleşsin, bir tarafı ezmede, düşmanlıkta değil iyilik ve hayırda birleşsin ve yardımlaşsın.
Hayata Müslümanca bakmasanız yine de bir şekilde bir bakış oluşturmak durumunda kalırsınız. Bu bakış açıları bazen çok sığ, bazen çok yetersiz, bazen çok bencil olabilir. Örneğin bayramda sadece kendiniz için denize girebilirsiniz ama bu belki sadece kısmi olarak sizi ferahlatır. Halbuki bayramlaşma karşılıklı bir alışveriş olduğu için herkesi duygusal ve manevi huzura kavuşturmaktadır. Bu nedenle bayramları hem manevi açıdan Rabbimizin bize bir ikramı olarak hem de kendi aramızda dayanışma, yardımlaşma, iyileşme, toplumsal bütünleşme, ruhen iyileşme gibi katkıları nedeniyle bayramları iyi değerlendirmek gerekir.
Bayram bir sevincin paylaşılmasıdır Tıpkı insanın yari ve sevgilisi ile buluşması gibi bir paylaşım. iki taraf da birbirine kavuşmanın verdiği haz ile mutluluk duyarlar. Bu nedenle her türlü çıkar ilişkisinin terkedilip tamamen yakınlarımız, dostlarımız ve arkadaşlarımız ile birlikte bir araya gelmeyi ve sevinçleri paylaşmayı düşünerek Bayram yapmak bizim insan olma boyutumuzu hem öne çıkarır hem de güçlendirir.
En büyük bayrama hazırlıklı olmak ne güzel
Bütün bunlara rağmen, dünya ve ötesi açısından bakıldığında dünyadaki bayramlar elbetteki küçük örneklerdir; en büyük Bayram ise Onun rızasını kazanarak Rabbimize kavuştuğumuz gün kutlayacağımız bayram olacaktır.
Bunu Hacı Bayramı Veli ne güzel dile getirmiştir. Günümüz, geleceğimiz ve ahiretimizin hep bayram olsun dileğiyle Ramazan bayramınızı tebrik ederim. Her türlü hayrın fethi şerrin def olması dileğiyle….
BAYRAMİ imdi, BAYRAMİ imdi
Bayram edersin yâr ile şimdi
Hamd-ü senâlar, hamd-ü senâlar
Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm
https://ilahis.org/ilahis/3110
Bu ilahiyi ve diğer bir “Bayram edelim” Ahmet Özhan’ın sesiyle dinlemek için tıklayınız.
One response
Tebrikler