Sosyolojik Düşünme köşemiz, tercümesini yaptığım Sosyolojik Düşünme ve Pratik Uygulama kitabımızın verdiği taktiklerden yola çıkarak, sosyolojiyi pratiğe dökme amacı ile öğrencilerimizle oluşturduğumuz bir köşedir.
Burada her hafta bir konu belirliyor ve öğrenci jüri üyeleri tarafından değerlendirilen ve en iyi seçilen yazıyı haftanın yazısı olarak yayınlıyoruz. Böylece hem sosyolojiyi gözleme dönüştürüyor hem de öğrencilerimizin yazma gücünü geliştiriyoruz.
Doğaldır ki başlangıç yazılarımızda bazı eksiklikler olabilir ama her geçen gün bu yazıların kalitesinin artacağı için kusurlarda hoş görünüzü ve uygun gördüğünüzde takdirlerinizi bekleriz. Sizleri öğrencilerimizden gelen ve haftanın birincisi gelen yazı ile baş başa bırakıyorum.
Bu haftanın sorusu şu: Öğrencilerimize, “Toplumsal gelişmenin dinamikleri nelerdir? Neden bazı ülkeler daha hızlı gelişirken bazıları bu hızı gösteremezler? “ diye sorduk. Onlar da bunu cevapladılar. Şimdi sizleri en iyi seçilen haftanın yazısı, Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 2. sınıf öğrencisi İlaydanur Özbey’in yazısı ile baş başa bırakıyorum.
Doç. Dr. Ali Arslan
TOPLUMSAL GELİŞMENİN DİNAMİKLERİ NELERDİR? NEDEN BAZI ÜLKELER DAHA HIZLI GELİŞİRKEN BAZILARI BU HIZI GÖSTEREMEZLER?
Toplumsal gelişmenin birçok dinamiği vardır. Şüphesiz ki bunlardan en önemlisi ekonomik değişimdir. Ekonomik değişime bakıldığında yaşanılan en büyük değişim globalleşmedir. Ülkemizde ise ekonomik yönde serbestleşme ve özelleştirme denilebilecek değişimler yaşanmıştır. Türkiye istatistik kurumu verilerine göre 2014 yılından itibaren hane başına aylık tüketim harcaması ortalama 2 Bin 848 TL’ye ulaşmıştır. Bu verilere göre ülkemizin tüketime eğilimli olduğunu söyleyebiliriz.
Bir diğeri ise siyasal değişimdir. Ülkemizde yaşanan en önemli siyasi değişimin demokrasiye geçiş olduğunu görüyoruz. Diğer bir siyasal değişim ise sivilleşme eğilimidir. Devletin karşısında sivil gücün hızla geliştiğini görüyoruz. Demokratikleşme ve sivilleşme eğilimlerine bakıldığı zaman bunların karşılıklı etkileşim içerisinde olduğunu görmek mümkündür.
Sosyal-kültürel değişim açısından baktığımızda dünya çapında çok önemli gelişmeler ve değişimler olmaktadır. Ülkemiz ise bu değişim ve gelişimlerin oldukça etkisi altında kalmıştır. Toplumsal açıdan bakıldığında sosyal-kültürel değerler bireylerin uyum içerisinde ve güven ortamında yaşaması için birleştirici faktörlerdir. Ülkemizde gittikçe ilerleyen bir kutuplaşma faktörü vardır. Sağ-sol ayrımı, particilik, etnik köken, inanç farklılıkları ve daha birçok ana başlık altında kutuplaşmalar görülmektedir.
Ülkeler arasında görülen kültür sömürgeciliğikavramına I. Ve II. Dünya Savaşlarının sonuçları yol açmıştır. Askeri yöntemler ile ülkeleri işgal etmek zor bir hal almaya başlayınca sömürgeci devletler ağır işleyen, kalıcı etkiler bırakan, sürekliliğini koruyan, büyük yıkıntılar yaratan kültür sömürgeciliğini tercih etmeye başlamışlardır. Bunun sonucunda toplumun değer sistemi zayıflar ve bozulur. Bu durum toplumları büyük ölçüde tahrip eder ve bütünlüğü zedeler. İyi bir toplumun veyahut sosyal bir yapının devamlılığı için bütünlüğün ve ortak değerlerin korunması gereklidir.
Ülkemizin konumu ve kaynakları sömürgeci devletlerin her zaman iştahını kabartmıştır. Ülkemizin gelişme ve sanayileşmeye yönelik potansiyeli, demokratik olması ve çok güçlü bir ordu yapısına sahip olması her zaman bir istikrar unsuru olmuştur. Ülkemizin geleceğini sağlama almak ve milli bütünlüğümüzü her daim korumak için kültür sömürgeciliğine karşı durmalı ve gereken tüm önlemleri almalıyız. Kültür değerlerimizi her zaman muhafaza etmek durumundayız.
Bir başka konu ise teknolojidir. Ülkemiz, bilgisayarlaşma diyebileceğimiz bir değişim süreci yaşamaktadır. Bilgi ve iletişim akıllara sığmayacak bir gelişim göstermektedir. Bilgisayarlar haricinde günümüzde geniş ölçüde yararlanılan bir diğer teknoloji devrimi ise robotlardır. Nükleer enerji, uzay teknolojisi, havacılık teknolojisi, biyoteknolojive gen mühendisliği, malzeme teknolojileri gibi alanlarda da birçok gelişme görülmektedir. Teknoloji alanında bunca gelişme olması tüm dünyayı değişime zorlayacak etkiler yaratmıştır.
Teknolojinin eksi olan yanları da vardır. Bunlar genç nesilleri internete bağımlı yaşamaya teşvik etme ve internet ortamını kontrol edememektir. Bu gibi durumlar genç nesillerin şiddete eğilimli ve hayal dünyasında yaşamaya yönelik yetişmesine neden olmaktadır. Teknolojik açıdan en gelişmiş ülkeler sırasıyla ABD, Japonya, Almanya, Finlandiya, Rusya, Çin, İngiltere şeklindedir. Bunların yanı sıra Din, Toplum ve Siyaset bir ülkenin gelişimi açısından önemli yer tutar.
Sonuç olarak yaşam tarzımızı, değerlerimizi ve kültürümüzü incelersek değişimin ülkemiz açısından artısı olduğu kadar eksisi olduğunu da görebiliriz. Egemen yaşam tarzı, hayatımızı kurgulanmış gibi yaşamamıza sebep oluyor. Ne giyeceğimizi, ne yiyeceğimizi ve ne konuşacağımızı bile başkaları kurguluyor diyebiliriz. Ülkelerin düşünce yapısını geliştirebilmesi ve ortak değerlerini koruması, milli beraberlik ortamı oluşturabilmesi, yeni gelişmeler ve değişimler karşısında ayakta kalabilmesini ve bunları olması gerektiği gibi aşabilmesini sağlar.
Bir ülkenin gelişmişlik durumunu ölçebilmek için ekonomik vb. etmenlerin yanı sıra toplumun yaşam kalitesine, çevre ve atık bilincine, kentleşme hızına, gelir eşitsizliği durumuna, suç işleme eğilimlerine, hukuk üstünlüğü ilkesinin etkinliğine ve güvenilir bir adalet tesis edilip edilmediğine de bakılmalıdır.
No responses yet